Aslı AYDINTAŞBAŞ'ın 30 mart seçimleri öncesi yazdığı bir yazı var. Lütfen okuyun. Tam tartıştığınız konuyu özetliyor.
www.milliyet.com.trSEÇMEN İLKESİZ AMA RASYONEL
Geçenlerde kamuoyun araştırmacısı Adil Gür’le sohbet ederken, vatandaşın yolsuzluklardan çok ‘ekonomik istikrarı’ önemsediğini söylediğinde, şaşırmıştım.
Ertesi gün gazetelerde KONDA’nın da benzer bulgular içeren araştırmasından söz ediliyordu. Buna göre, vatandaşın % 77’si 17 Aralık sürecinde yolsuzluk olduğu kanaatinde; ancak % 47’si Ak Parti’ye oy vermeyi düşünüyor.
Bunu nasıl yorumlayalım? Haftalardır sayfa sayfa yolsuzluk operasyonunun detaylarını, internette devlet imkânlarıyla yapılan olmadık işlerin telefon tapelerini okuyoruz. Konuşulan rakamlar, çoğumuzun hayal bile edemeyeceği uçuklukta. Standart bir Batı demokrasisinde bu iddiaların onda birinin 77 kere iktidarı alaşağı edeceğini biliyoruz. (Bırakın saati ya da işadamlarından gelen kişisel kıyakları, Almanya’da siyasetçi Cem Özdemir, iş için aldığı uçak biletlerinden kazandığı ödül millerle kendine tatil bileti aldığı için istifa etmek zorunda kalmıştı.)
Peki, Türkler farklı mı? Tayland’da, İngiltere’de, Japonya ya da ABD’de skandal sayılan işler, burada neden ”Adamlar çalıyor ama iş de yapıyor” refleksini doğuruyor?
Bana sorarsanız şeçmen, ilkesiz de olsa, kendi açısından rasyonel seçimler yapıyor. Bakın anlatayım...
İSTİKRARIN BÜYÜSÜ: Adil Gür, seçmenin yüzde 80’inin şu ya da bu şekilde ‘borçlu’ olduğunu (kredi, banka, vergi, araba taksiti vs) ve bu yüzden de her şeyden çok ekonomik gidişatı önemsediğini söyledi. Vatandaş, günlük hayatla ilgili şikâyetleri olsa da cebine giren paranın azalması ihtimalinden tedirgin. Bu anlamda muhalefet partileri ekonomi yönetiminde başarılı olabileceklerine dair güçlü bir vizyon ya da kadro sunmuyor. Ak Parti’nin 2011’den beri kullandığı ”İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün” sloganı da işte tam bu yüzden seçmen nezdinde etkili. Ekonomi kötüye giderse, sandıkta bunun hesabını soracak. Ancak ekonomi hâlâ iyi kötü dengedeyse, o zaman maceraya girmek istemiyor.
ERDOĞAN’IN STRATEJİSİ: Başbakan’ın çok etkili bir hatip olduğunu söylemeye gerek yok. Yolsuzluk iddialarını külliyen reddediyor. Bunu yaparken de tartışmayı ‘yolsuzluk’ boyutundan ‘devletin bekasını tehdit eden paralel devlet’ konusuna yönlendirmeyi başardı.
‘ADAMLAR İŞ DE YAPIYOR!’: Medyada tanıdığım herkes Melih Gökçek’in Ankara’ya Boğaz getiren(!), dinozor parkından tutun da her türlü fantastik öğe içeren seçim kampanyası tanıtım toplantısıyla alay ediyor. Gel gör ki, insanlar medyanın alay ettiği o ‘proje’ işine bayılıyor! Çünkü hayatlarını olumlu etkiliyor. Kanal İstanbul’dan tutun da Gökçek’in ‘kitchistan’ projelerine kadar vatandaşın önüne koyduğunuz görsel, cafcaflı ve mevcut gri varoş hayatını renklendiren, çeşitlendiren her atraksiyonun seçmen açısından belli bir cazibesi var. Üstelik Ak Parti’nin ‘atmadığını’, iktidarda olduğu bazı illerde başarılı bir yerel yönetim sergilediğini de biliyor. Hal böyleyken insanlar ‘şikâyet’ sunan muhalefet yerine ‘güzel hayaller’ resmeden iktidara meyledebiliyor.
İDDİALARI DUYMUYORLAR Kİ: Medyanın bir başka hatası, sokaktaki insanın da gazeteciler gibi her gün internetteki tape ve yolsuzluk haberini okuduğunu sanmak. Fakat durum böyle değil. Türkiye’de 16 milyon IP numarası var ama bilgisayar başındaki vatandaş bundan daha az olmalı. Unutmayın, 17 Aralık operasyonu hükümetin hukuka el koymasıyla fiili olarak durduruldu. Yapılamayan 2. ve sonraki operasyonlar hakkında yayın yasağı var. Memleketin birçok yerinde insanlar ne ‘medya havuzu’ ne de ‘villa’ gibi meseleleri duymuş değil.
RAKAMLAR FAZLA UÇUK: Bir de unutmayın, seçmen açısından günlük hayatta rüşvet ve yolsuzluk yok. Bürokratik işlemler büyük ölçüde kompüterize. Haliyle herhangi bir devlet dairesinde işinizi çözmek zarf içinde memura 50 TL uzatma gibi bir zorunluluğunuz yok. İddia edilen yolsuzluk, çok daha yüksek rakamlı ve rakımlı yerlerde, insanların günlük işleyişinde göremedikleri bir dünyada cereyan ediyor. 100 milyon dolar gibi rakamları algılamamız bile pek mümkün değil. İnsana masal gibi geliyor. Seçmenin haberde okuduğu bu uçuk meblağları ‘kendinden çalınmış gibi’ görmesini sağlama işi, muhalefete ait. Ancak muhalefet de somut olarak seçmene bunu anlatabilmiş değil.
Haliyle seçmen açısından yolsuzluk, kendi hayatını etkilemeyen, çok uzaklarda, iş yapan bir iktidarın katlanılması gereken ‘dikeni’ olarak görünüyor. Yukarıda saydığım parametreler (söylem, ekonomi, muhalefetin etkisi) değişmedikçe de yerel seçimde büyük sürpriz beklememek lazım.